Sayfalar

YAYIN LİSTESİ (Bütün yazılarıma buradan erişebilirsiniz.)

14 Ağustos 2022 Pazar

BU DA GELİR BU DA GEÇER

Herkese merhaba. Uzunca bir süredir yazı yazmadığımın farkına varmak beni oldukça rahatsız edince her şeyi bir kenara bırakıp yazmaya başladım. Yaz tatilinde olmama rağmen yazı yazamamak da pek çözebildiğim bir durum değil aslında. İnsanların belirli bir stres altında daha üretken olduklarını, zorlu ve sancılı süreçler sonucunda güzel ürünler ortaya çıkardıklarını, birçok yaşanmış hikayeden görmekteyiz. Benim hayatımda da her zaman bir doluluk, yoğunluk, stres olmalı herhalde. Gerçi bunlar kendimi bildim bileli peşimi bırakmış da değil. Ancak çok yoğun bir temponun sonunda yaz tatiline başlayınca boşluğa düştüm sanırım. Boşluk dediysem, çocuğum ve eşim sağ olsun yaz tatilimi çok yoğun bir şekilde dolduruyorlar. Ayrıca bu yaz onlara, Uzman ve Baş Öğretmenlik Yetiştirme programı çerçevesi altında 9 sezon 180 bölümlük video ve 500 sayfalık sürükleyici pdf kitabı ile Milli Eğitim Bakanlığı da destek oldu. Bakanlık özellikle pandemi sürecinde alanında uzman kişilerce hazırlanılmış çok kıymetli eğitimler sundu ve ben de öğrenmeye bağımlılık düzeyinde tutkun birisi olarak bu süreçte bu eğitimlerin birçoğuna katıldım. Ancak yetiştirme programı çerçevesinde sunulan videoların ve kitabın aceleye getirildiğini düşünüyorum. Takip ettiğim kadarıyla sosyal medyada da bu süreç ile ilgili  özellikle de sınavın iptal edilmesiyle ilgili birçok tartışma yaşanıyor. Sınavlara hazır bir topluluk olarak biz sınava hazır oluruz ancak bu ne kadar etkili ve belirleyici bir sınav olacak, o da tartışılan konular arasında.

Yıllar önce ve yine bir yaz tatilinde dedem, kardeşimle bana, tarlada küçük bir iş olduğunu söyleyerek kendisine yardım etmek isteyip istemediğimizi sordu. İşin tarladaki otların temizlenmesi olduğunu öğrenince biz de bu teklifi memnuniyetle kabul ettik. Ertesi gün sabah erkenden yola koyulduk. Yolda ellerinde kazma ve kürek olan,  biri ihtiyar biri genç iki kişiyi de arabaya alarak yarım saat sonra tarlaya vardık. Tarlaya geldiğimizde yolunacak otların daha önceden ot ama şu anda neredeyse kök salmış birer ağaççık olduğunu görünce o adamların neden kazma ve kürek getirdiğini anladım.

O ihtiyar adam kürekle işe koyuldu. Elindeki küreği bir kılıç gibi kullanan ihtiyar, o ağaççıkları bir çırpıda ve basitçe topraktan söküp atınca, bu iş çok da zor olamaz, diye düşündüm. İhtiyar adamı biraz daha izledikten sonra dedemin bizim için getirdiği küreklerden birini alarak işe başladım. Aynı ihtiyarın yaptığı gibi küreği, önünde durduğum otun arkasına alarak kendime doğru çektim ama ot yerinden bile kıpırdamadı. Daha sert olmalıyım dedim ve biraz daha yüklendim. Ben o otu sökene kadar ihtiyar en az on tanesinin işini bitirmişti. Öğlen olduğunda, Konya ovasının gölgesiz topraklarında dedemin  hazırladığı karpuz, peynir ve ekmeği arabanın gölgesine sığınarak dünyanın sanki en güzel yemeği gibi yedim. Unutamadığım ender lezzetlerdendir. Unutamadığım şeylerden biri de su toplayan ellerimin acısıdır. İhtiyarın ellerine dikkatlice baktığımı hatırlıyorum. Adam işinin uzmanı olmuş ve oradaki herkesten daha iyi yapıyordu nasırlaşmış eller ile işini. Yemek sonrası hemen yarım kalan işe devam edildi. Yalnız o zamanlar bana uçsuz bucaksız gelen bu tarlada bu iş bitmez gibi gelince dedeme; bu iş biter mi diye sordum. Dedemin dilinden, tüm bilgeliğiyle hiç aklımdan çıkmayacak bir şekilde "Biter evladım biter." cümlesi döküldü. Evet iki günde bu iş bitmişti. Aslında o otlar; dedem o yaz birçok iş nedeniyle bakamadığı ve ihmal ettiği için öyle kökleşmiş ve nerdeyse yabani bir ağaca dönüşmüştü. O yaz tatilinde iki büyük kazanımım olmuştu. Birincisi gözümüzde büyüttüğümüz ve bitmez dediğimiz bir çok iş ve sorun mücadele edildikçe bitiyor. İkincisi ise eğer küçük sorunlara zamanında müdahale edilmezse işleri ve çözümü zorlaştırıyor. Zorlaşıyor ama sonunda birinci kural gereği bitiyor.

Ortaokul sıralarında yaşadığım bu deneyim, karşılaştığım her büyük sorunda aklıma gelir. Kendimi o sorunlar karşısında küçücük ve su toplamış ellerimle tarlanın başında hayal ederim ve dedemin sözleri aklıma gelir, kendimi motive etmeye çalışırım. Tabi ki çözemediğim birçok sorunum hala var. Bu nasıl olacak bu iş düzelir mi, bir çıkar yolu var mı dediğim bu sorunlarımız bir gün mutlaka çözülecek.

İşte bu videoları izlerken de bunlar biter mi diye düşünürken dedemin cümleleri aklıma geldi. Sonunda videolar bitti. O ihtiyar misali, bilgiyle nasırlaşmış beyinlerimizle önümüzdeki bütün sınavlara hazırız.

Zorluklar karşısında beni motive ettiği gibi başkalarını da motive eder düşüncesiyle, birçok yerde ve zamanda anlattığım bu anımı paylaşmak ve blog sayfama aktarmak istedim. Umarım çözülmemiş hiç bir probleminiz kalmaz ve hep mutlu olursunuz. Kendinize iyi bakın, hoşça kalın.  

6 yorum:

  1. Merhaba Erhan cığım bizler emekli olan öğretmenlerin durumu ne olacak bunca yıl çalıştıktan sonra uzman öğretmen bile olamayacak miyiz buna bir çözüm düşünülüyor mu bence sınav olmamali

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba hocam. Sizler gibi uzun yıllar milli eğitime hizmet etmiş kişiler için şeref madalyası bile takılsa az bence. Bir toplumda eğitimin kalitesi için önce öğretmenlere hak ettiği değer verilmeli tabii ki. Emekli, çalışan, sözleşmeli, kadrolu, kadrosuz hepimiz öğretmeniz.

      Sil
  2. Erhan çok güzel yazıların, kutluyorum seni.
    Bu da gelir bu da geçerin bu da gelir kısmına katılamıyorum üzülerek söyliyeyim, her taraftan faul bir durum bence.Veli ve öğrenci gözünden öğretmen ,uzman öğretmen ,başöğretmen diye değerlendirilmek 27 yıl sonra bana ağır geliyor açıkcası...
    Senin güzel kalbini ve iyi niyetini ,çalışma azmini yürekten kutlarım,emeğine sağlık👏👏👏

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için teşekkür ederim. Aslında bu yazıyı tamamen uzman öğretmenlik sınavı için yazmadım. Genel bakış açımı ve bir anımı paylaşmak için yazdım. Herşey istediğimiz gibi olmuyor maalesef. Ben umut ediyor ki bu süreç yeniden düzenlenecektir.

      Sil

Bu Blogda Ara